176. Sayı Kitap Seçkisi

Vicdan Böyle Buyurdu – İLHAMİ GÜLER – ANKARA OKULU YAYINLARI
Vicdan Böyle Buyurdu – İLHAMİ GÜLER – ANKARA OKULU YAYINLARI

“Sekülarizm, teknoloji devriminden sonra önce batı toplumlarında, daha sonra bütün dünyada ekonomi, hukuk ve siyaset olarak müesses hale geldi. Yaşamın bütün modları ve kipleri onun tarafından belirleniyor. Suni bir ‘dünya’ yaratılarak(tekno-city) insan Tanrı’nın evi olan tabiattan koparıldı; ayağı yerden kesildi. Sonuç olarak insanların duygulanımları, hazları, arzuları ve tatminleri(ruhları) değişmiş oldu. Böylece dindarlığın ocağı sönmüş oldu. Böyle bir ortamda yeni bir dindarlık duygusu/ruhu nasıl oluşturulur?”

“Altı aylık ömrünü insanlar için on beş günlük ‘ibret’ şöleni (yaprak dökümü) için geçiren yerdeki gazellerin demek istediği hayatın faniliğini anlamadan, onları ‘çöp’ diye görüp süpüren belediyenin temizlik işleri yöneticileri, elemanları ve yayalar hem gafil, hem de günahkardır.”

Kitap Nietzsche’nin Böyle Buyurdu Zerdüşt eserini sadece ismen değil dil ve üslup olarak andırıyor olsa da hem edebi dil hem de aforizmik ve metaforik standartlar bakımdan farklar taşıyor. Yazar hakikati bulmak için filozof/düşünür olmaya gerek olmadığını; düşünen, dürüst herkesin bulabileceğini savunurken akıl ve vicdanının sentezinden süzdüğü aforizmalarla; hakikat özünde basit olduğu için lafı uzatmak hakikate hakarettir ilkesi doğrultusunda kendi değimiyle hakikati yeni bir tarzda dile getiriyor. ‘Vahy/Kur’an Allah’ın insan vicdanından çıkardığı hikmetli öğütlerse bu hikmetlerin kaynağı olan kuyuya bende ip(vicdan) salarak kendi kitabımın hacmince su(hikmet) çekmeye çalıştım.’ diyen yazar Hz. Ömer’in öngörüleri(muvafakat-ı Ömer) ve Kuran’ı referans alarak hikmetli aforizmalar/deyişler üreterek meramını Ahlak-Vicdan, Din-İman-İbadet, İslam, Bilincin halleri, Türkiye, Siyaset, Sekülerlik, Kuran’ın yorumu, Kadın-Erkek üst başlıkları altında anlatıyor.

 

CAHİL HOCA - Jacques Rancière – Metis Yayınları
CAHİL HOCA - Jacques Rancière – Metis Yayınları

” İyi hoca sorularıyla öğrencinin zekâsına gizlice yol gösterir, zekâyı çalıştırmaya yetecek ama tembelleştirmeyecek kadar gizlice olmalıdır. Açıklayan hocanın içinde gizli bir Sokrates vardır. Sokratesçilik aptallaştırmanın kusursuzlaştırılmış bir biçimidir. Her bilgin hoca Sokrates gibi öğretmek için soru sorar oysa sorularıyla öğrenciyi özgürleştirmelidir. Ve bir insanı özgürleştirmek isteyen kişi ona bilginler gibi değil herhangi bir insan gibi soru sorması gerekir, yani öğretmek değil öğrenmek için. Böyle bir şeyi de ancak öğrenciden fazla bilmeyen, ondan önce o yolculuğa çıkmamış olan, Cahil hoca yapabilir. Cahil her şeyi sorabilir, işaretler ülkesindeki her yolcu için, zekasını özerk olarak kullanmaya zorlayan hakiki sorularda sadece onun sorularıdır.”

Bilmediklerini bilginlerden öğrenmek değil, bilmediklerini başka cahillere öğretmenin evla olduğunu söyleyen Ranciere, zihni önce darmadağın ederek ardından dağılan parçalardan yepyeni bir kavram oluşturarak aktif bir öğrenmeyi teklif ediyor. Öğrencinin hocalık yapması veya hoca ile beraber öğrenmesi anlamına gelen bir eğitim modeli Cahil hoca…  1818’de sürgünde bir devrimci olan Joseph Jacotot Belçika’da Fransız edebiyatı okutmanlığı yapacaktır. Ancak bir tek kelime Fransızca bilmeyen Flamanlara, kendiside bir tek kelime Flamanca bilmediği halde bu görevi üstlenmektedir. Fenelon’un iki dilli bir ‘Telemak’ baskısı imdadına koşar; öğrencilerin kendi kendilerine Fransızcayı ve kitabı öğrenmelerine kılavuzluk eder. İnsanın bilmediklerini nasıl öğreneceği konusunda ilginç bir deney olmuştur bu hikaye. Jacques Rancière bu hikayeyi ve Jacotot’un felsefesini anlattığı kitabında aslında insanların zekalarının eşit olduğunu ve bir zekanın başka bir zekaya tabi kılınmasının ise aptallaşma yarattığını savunuyor. Yazar toplumsal eşitsizliklerin eğitim kurumlarına yansıdığı bir zamanda Fransa’da her insanın başkasının yaptığı ve anladığı her şeyi anlama potansiyeline kadir olduğu düşüncesi ile farklı bir eğitim modeli önermektedir. Klasik eğitimde ki her şeyi adım adım açıklayan, öğrencinin neyi ne zaman anlaması gerektiğine önceden karar veren, bilgi ve öğrenci arasına kendini zorunlu olarak yerleştiren hoca profilini reddetmektedir.

Cahiliye'den İslam'a İbadet Tarihi – CEVAD ALİ - ANKARA OKULU YAYINLARI
Cahiliye'den İslam'a İbadet Tarihi – CEVAD ALİ - ANKARA OKULU YAYINLARI

“Bir Müslüman’a, “Namaz veya ibadet nasıl farz kılındı?” diye sorulsa, genellikle bu sorunun cevabı “Bilmiyorum, Allah onu bize farz kıldı, o kadar.” şeklinde olur. Bu soru bir Yahudi veya Hıristiyan’a sorulsa, onun cevabı da benzer şekilde olur. Genellikle insan herhangi bir araştırma ve sorma ihtiyacı duymaksızın birtakım âyin ve ritüellerde bulunur. Gerçekte o, atalarını birtakım ibadet ve ritüelleri yerine getirirken görmüş, onların ibadet ve ritüeli gibi kendisi de ibadet ve ritüelde bulunmuş, sonuçta bunları atalarından almış ve öğrenmiştir.”

1987’ de vefat eden Irak’lı Arap tarihçi Cevad Ali henüz tamamı Türkçeye kazandırılmayan ve İslam öncesi cahiliye Arap  Tarihinin anlaşılması hususunda çok önemli bir yeri olan Tarihu’l-arab qable’l İslam (İslam’dan önce Arap tarihi) kitabının yazarıdır. Tarihu’s-salat fi’l-islam(İslam’da namaz tarihi) adlı eseri ise farklı zamanlarda yazdığı makalelerin bir araya getirilmesiyle oluşmuş ve yayıncı tarafından kitapta diğer ibadetlere de yer verilmesinden dolayı Cahiliyeden İslam’a ibadet tarihi adı ile yayınlanmıştır. Arap cahiliye dönemi tarihi üzerine önemli çalışmalar yapan Cevad Ali’ye göre İslam dininin anlaşılmasında dinin ilk muhatapları olan cahiliye Araplarının ibadetleri, ritüelleri, inanç ve algı dünyaları çok önemli bir yer teşkil ediyor. Eserde namaz dışında ki ibadetlerden oruç, hac ve zekâta genel anlamıyla ve kısaca değinilmiş ve cahiliye Araplarında da bu ibadetlerin icra edildiği ifade edilmiş fakat yeterince değinilmemiştir. ‘Secde ve rüku etmeyi çirkin ve zul bir davranış addeden Arapların kabullenmekte en çok zorlandıkları ibadet namaz olmuştur.’  Kitapta namazın ve namaz ile ilgili konuların Kur’an da ve hadis rivayetlerinde nasıl geçtiği, namazın zamanla nasıl tekamüle erdiği, nasıl farz kılındığı geniş bir biçimde anlatılmıştır. Cahiliye Arap tecrübesinde ki ve Yahudilik ile Hıristiyanlıktaki benzer uygulama ve ritüeller karşılaştırılmalı değerlendirilmiştir.

Şok Doktrini, Felaket Kapitalizminin Yükselişi – NAOMİ KLEİN – AGORA KİTAPLIĞI
Şok Doktrini, Felaket Kapitalizminin Yükselişi – NAOMİ KLEİN – AGORA KİTAPLIĞI

“Friedman’ın ve Chicago Okulu iktisadının görüşleri doğrultusunda, ekonomik politikalar, şok ve dehşet salan savaşlar ile 1950’lerde CIA’in finanse ettiği üstü örtülü elektroşok ve duyusal yoksunlaştırma deneyleri arasında doğrudan bir bağ vardır ve bu bağ günümüzde Guantanamo Körfezindeki hukuk dışı hapishanelere kadar devam ettirilmiştir. Şili’deki 1973 Brezilya’ya, Uruguay’dan Arjantin’e ve 1989’da Çin’de Tiananmen Meydanı katliamına kadar dünyanın manzarasını değiştiren olaylarda şok doktrini yöntemleri uygulandı ve büyük şirketlerin çıkarlarını kollayan yeni kapitalizm modelinin dünya halkları adına büyük bir yıkım ve yoksulluğa yol açtı. Değişim için yapay veya gerçek bir krize, şoka veya olağan üstü bir duruma ihtiyaç vardır. Büyük bir krizin yaşandığı anda vatandaşlar hala

2005 yılının ağustos ayında Amerika’nın New Orleans kentini Katrina kasırgası vurmuş ve sel suları büyük bir faciaya sebep olmuştur. Facia sonunda Milton Friedman ve Friedman’cı düşünce kuruluşları şehirdeki eğitim politikasının serbest piyasa şartları gereğince özel okullara devredilmesini savunmuştur. Ve Friedman ise Wall street’e şöyle demeç verecektir: “Kalıntılar arasındaki New Orleans okullarında orada kalmış çocukların evleri var, çocuklar ülkenin her yerine dağılmış halde. Bu bir trajedi, ama aynı zamanda eğitim sisteminin radikal olarak değişmesi için bir fırsattır. “ Bu trajediyi Milton Friedman ve Friedman’cı düşünce kuruluşları ‘heyecan verici piyasa fırsatları’ olarak olarak görüyorlardı. Naomi Klein’in ‘Felaket Kapitalizmi’ diye adlandırdığı şey, felaketlerden planlı bir şekilde yararlanıp bunlarla kombine edilmiş ekonomik fırsatların kullanımı olan bu şekildeki örgütlü saldırılardır.

Friedman’ın düşüncelerinin ilk başarılı pratik karşılığı olan ‘Chicago Okulu Devrimi’ olarak adlandırılan Şili darbesinden sonra Friedman’ın öğrencileri Şili’de her türlü kesinti ve pürüzden arınmış saf bir kapitalizm yaratmışlardı. Amerika destekli askeri darbe ile Marksist hükümet devrilip serbest piyasa ve Chicago Okulu ekonomi politikalarıyla fiyat kontrollerinin kaldırılması, devlet şirketlerinin satışı, devlet harcamaları için yapılan ithalat engelleri ve vergilerin kaldırılması gibi iktisadi önlemler alınmış, ayrıca Pinochet yönetimindeki ordu serbest piyasa muhaliflerine fiziksel şok da uygulamıştır.

11 Eylül sonrası ise terörle mücadele bahanesi ile bir kez daha şok doktrinleri yürürlüğe girdi. Irak’ta da 3 ayrı şok yaşandı 1. Savaşın şoku 2. Ekonomik şok 3. Direnci yok etmek için işkence de dahil şiddet şoku.. Bombalamaların, toplum üzerine uygulanan sistematik baskı ve ölümlerin normalleştiği şiddet sarmalında kaosun başarısızlık getirdiği düşünülebilir ancak Irak’ta Felaket Kapitalizmi kısa sürede yürürlüğe girdi. Afganistan’da da sonuç farklı değildi.. Kitapta Amerika’da Reagan ve İngiltere’de de Thatcher örnekleri ile Friedman’cı siyasetçilerin politikaları kanıtlarla örneklendirilerek anlatılmaktadır.

Sosyalist sistemlerin çökmesinin akabinde neo-liberal serbest pazar ekonomisinin yerleşmesi için özgür ve demokratik ortamlara ihtiyaç vardı ve Friedman kapitalizmi sadece zenginlerin daha fazla zenginleşmesi değil toplumun özgürleşmesini de vaat ettiğini söylemişti fakat 70’lerde bu politikalar sadece askeri darbelerle başa gelen vahşi diktatörler tarafından uygulandı. Daha sonra ise Amerika ve İngiltere böylesi bir ortamın oluşması için yani Amerikan/İngiliz demokrasisinin ihraç edilebilmesi için şok doktrinleri uyguladı.

Bunları da sevebilirsiniz