Sunuş (102)

Değerli okurlarımız!

Allah’ın yardımı, arkadaşlarımızın gayreti ve sizlerin teşvikiyle dokuz yılı geride bıraktık. Rabbimizden arzumuz, onuncu yılında yani bu yılda sizlerle birlikte olmaktır. Bu kadar yazı yazıldı, bu kadar söz söylendi ‘söylendi de ne oldu’ diyen kimi okurlarımız da olmuyor değil. Daha söylenecek söz o kadar çok ki… Bilemeyiz daha ne zamana kadar yazılacak, söylenecek. Ama şunu çok rahatlıkla ifade edebiliriz ki uzun soluklu idealler sabır ve cesaret işidir. Sabrın tükendiği yer: mayınlı tarla gibidir çünkü orada reel şartlar değil duygusallık hâkimdir. Duygu yoğunluklu alanlarda duygu yoğunluklu tepkilerin ortaya çıkardığı tavırların kalıcılığından bahsetmemiz zordur. Bunun için sabır ve cesaret, hakikat yolcularının asla yanlarından ayırmamaları gereken azıklarıdır…

Senelerin ortaya çıkardığı kalıpları, anlayışlardaki kısırlığı kırmak uzun soluklu bir iştir. Bu işe talibiz inşallah. Bu kalıpları en başta biz kırmaya çalışıyor, kıramasak da pas tutmuş olanlardan biraz hareket verip gıcırdattıklarımızı sizlerle paylaşmanın tasasını çekiyoruz. Bu da sıkça dile getirilen ‘birlik(!)’. “Toplumsal mutabakat fikriyle değil, eleştirel aklın, vahiyle donanan ve vahiyde karar kılan zihnin inşası ile mümkün olabileceği kanaatindeyiz. Herkese ‘mavi boncuk dağıtarak’ seküleri,Hristiyanı bile zorla Müslüman görme aymazlığıma düşmenin vahyi bir yöntem olduğunu düşünmüyor, hakkı hakkına teslim etmenin daha erdemli ve daha onurlu bir tavır olduğunu düşünüyoruz. Bu yoldaki kaygıların dünyevi olmaması da vurgulanması gerekiyor. Dünyevi kaygılardan biri olan kemiyetin aldatıcılığına düşmeden fakat keyfiyete sahip bir cemiyetin arzusunu derunumuzda saklı tutarak hareket etmek gerekmiyor mu sizce de değerli okurlarımız!

Bu da ancak, vahyi yine vahyin diliyle anlamak ve vahyin doğrusuyla toplumsal kötünün karşısına çıkmakla mümkün olabilecektir. Sanal dendiğinde anlam alanı, başı ucu belli olmayan kavramlar ve anlamlardansa, vahyin dilini kavrama gayretinin köklü bir çözüm olduğunu sıkça siz değerli okurlarımıza da sunuyoruz.

2006 yılında dergimizin genel görünümünde sizler de takdir edeceksiniz ki bir değişiklik yapmadık. Lakin içeriğinde ilk ay itibariyle hayata geçemeyen, kimi zenginlikler de düşündük. Bunları sizler de görecek ve eleştirilerinizi sunacaksınız. Şayet siz kıymetli okurlarımızın da dergimizde görmek istediği veya eleştirmek arzusunda olduğu konular varsa bizlere iletirlerse ziyadesiyle memnun oluruz. Çünkü Allah rızasını gözeterek yapılacak samimi eleştirilerin kuru iltifatlardan daha faydalı olduğunu düşünüyoruz. Herkesin aynılaştığı, aynı şeyleri söylediği bir zamanda birilerinin takva yolunu bulma adına sesini yükseltmesi inşallah rabbimiz katında da büyük ecirleri hak edecektir. Bu sebepten cesaret ve sabır diyoruz.

Bu ay sizlerin de göreceği gibi dergimiz de kıymetli ağabeyimiz Metin Önal Mengüşoğlu’nun ‘Yüksek Matematik’ yazısı yine çok değerli ağabeyimiz Ömer Hotar’la olan tatlı-sert yazışmalarına farklı bir boyut kazandıracak. Mengüşoğlu ve Hotar ağabeylerin yazılarına sizlerden eleştiri oldukça yoğun geldi. Ümid ediyoruz, paslanmaya yüz tutmuş kimi noktaların harekete geçmesine en azından hafif hafif gıcırdanmasına sebep olduysa ne mutlu bizlere. Bu ay iki Röportajımız var. Bunlardan biri Prof. Dr. Mikail Bayram hoca ve Cihan Aktaş hanımefendi. Hatırlayacaksınız yukarıda bir hususa temas ettik ve dedik ki: popüler, alışılagelmiş ve gelenekçi kalıpları kırmak kolay değildir. ‘İlle de kırmak gerekir mi’ diye soracak olursanız, kanımızca evet! Çünkü görünürde çok masum gibi görünen benzeri konular aslında bugün ‘İslâm Ülkelerinin!’ nabzına verilmiş bir şira. Bunlar kırılmadan sorgulama başlamayacak, sorgulama başlamadan da esaret sona ermeyecektir. Mikail Bayram hoca akademik araştırmasında bunlardan birini irdelemiş, lütfen dikkatle üzerinde duralım istiyoruz. Raci Durcan da Mevlana ve Felsefesi niçin önemli yazısıyla iştirak ediyor Mikail Hoca’ya. Ömer Hotar’ın Aralık ayındaki yazısı oldukça eleştiri aldı. Olumlu yöndeki eleştiriler oldukça fazlaydı. Hemen hemen yine bu konuyla ilgili bir görüşme oldu Cihan Aktaş’la yapılan röportaj. Siz kıymetli okurlarımızın da bu konulardaki kanaatleri, eleştirileri bizim için çok değerli… İnşallah yorumlarınızı, eleştirilerinizi bekliyoruz. Erdem Şentürk ağabey de yine kalıpları zor kırılır hususu yazmış bu ay. Yer sıkıntısından dolayı adını anmadığımız tüm yazarlarımızdan istifade edeceğinizi düşünüyor ve sizleri dergimizle baş başa bırakıyoruz. 

Not: Bir hususu da söylemeden edemeyeceğim. 2006 yılında dergimizin fikri atmosferinde yer almak isteyen okurlarımız abone bedellerini yatırırlarsa memnun olacağız. Yakınlarınıza bizim adımıza Nida’yı tavsiye eder ve abone olmayı arzulayan yeni okurlarımızla diyalog kurmamızı sağlarsanız seviniriz. Rabbim ecrinizi versin ve tebliğinizi kolaylaştırsın.

Bursa’dan, Mazlum-Der’de hayırlı çalışmalarıyla tanıdığımız kardeşimiz Şakir Tekin’in vefat haberi bizleri oldukça müteessir etmiştir. Kendisine rabbimizden rahmet yakınlarına sabır-ı cemil temenni ediyoruz.