Sunuş (18)

NİYE BÖYLEYİZ? 

Niye böyleyiz? Uslanmıyoruz, demişti telefondaki arkadaşım. Sanırım bir çok insanın yapmış olduğu hatalı işlerin akabinde kendisine sorduğu soruydu bu. Defaatle yaşandığı, ızdırap verdiği halde aynı hatalar neden işleniyordu acaba? Bunun birçok sebebi vardı elbette…
Uslanmayışımızın sebebi “Us’umuzu” iyi kullanmamaktan kaynaklanıyor.

Uslanmayışımıza sebep:
a) Gerçeği görmeye mani olan perdeler
b) İnsanların değer yargılarına göre hayatı yaşamak
c) Aklını disiplin altına almamak
d) Arzulara fikir sureti büründürmek.
e) Hayatın akışını ticari formatlara dönüştürmek
f) Akıl dışı tutkular vs.

Ve böyle sürüp gider. Evet bu çağın insanı kendini böyle tüketir, bu sıkıntı veren monotonide. O halde, sebeplerden neticeye doğru giderken yapabileceklerimiz neler olmalıdır? 

Yaşıyorsak varoluşumuzu sorgulamamız gerekir. İşitmemize engel, görmemize mani perdeleri iman ile kaldırmamız gerekir ki hamdolsun iman ediyoruz. Bu imanımızla aklımızı başımızda tutmamız gerekiyor. Sözlü-sözsüz (kevni) ayetleri tefekkür etmeliyiz. “Akıllı kimseler yeryüzüne, yollara, yağmura ve çeşitli bitkilere bakarak ibret alırlar.” (20/53) İbret alan insan başkalarının hatalarına bakarak kendini kontrol edecektir. Akıl sahipleri, eski nesillerin harabe yurtlara bakarak ibret alırlar.” (50/128) Öyle değil mi? Onlar da bizim gibi ağladılar, güldüler, yediler, içtiler. Dünya metaı için hırslandılar. N’oldu? Hani şimdi onlardan eser. “Ahirette seni kurtaracak eserin olmadığı halde dünyada bıraktıklarına kıymet verme diyordu Bediüzzaman Said Nursi: Bunu idrak ettiğimiz gün insanların değer yargılarına göre değil de yaptığımız işi Rabbimizin değere tabi tutacağı şekilde gerçekleştirecegiz. Ne kadar kötü durumda olsak bile haysiyetimizi yitirmeyeceğiz. Nasreddin Hoca misalinde olduğu gibi insanların bakış açılarına göre eşeğin bir üstüne binip bir yanında yürüyüp bir de sırtımıza almayacağız.

Yetmedi mi artık insanlara göre yaşamanız. Yetmedi ise daha çok “Niye böyleyiz? Uslanmıyoruz” dersiniz. Boşluğa atılmış taş nasıl düşmemekte özgür değilse, kendini, yaşamını insanların tekeline veren birey de uslanmamaya müstehaktır.

Aklımızı disiplin altına almamak da uslanmamaya nedendir demiştik. Yaşamın bir kısmını Allah’ın istediği şekilde, bir kısmını insanların isteklerine göre değerlendirenler de çok acı çekerler. Hakkı batıla karıştırmak, diyanetle dünyayı ayırmak. Resulün getirdiğine tam teslim olmadıkça iman etmiş olamayız. Sonra Medyen halkının konumuna düşeriz.

“Ne acı ki, bugün aramızda kendilerine müslüman adını verdikleri halde din ile ahlakın, din ile dünyanın ayrılması gerektiğine inananlar bulunmaktadır. Niçin karışsın. İslam bizim özel hayatımıza?… Medeni memleketlerin yaptıkları şeylere İslam’ın ne hakkı varmış müdahaleye?.. Ne farkı var şu sorularla Medyen putperestlerinin: “Ey Şuayb senin namazın mı, bize babalarımızın taptıklarını ve mallarımızı dilediğimiz gibi kullanmamız men ediyor?” demeleri arasında diyor Seyyid Kutup.

Şurası muhakkak ki hem Allah’ın birliğine inanan hem de başkalarının buyruklarına bağlanan insan asla uslanamaz. Dosdoğru kıldığımız namazımız hayatımıza, mallarımıza başkalarının da kötü hallerine müdahaleyi gerektirir. “Mallarınızı aklı ermezlere vermeyin.” (4/5). Sade mal mı? Malınızı, canınızı, sevginizi, vaktinizi, hülasa her şeyinizi yoksa daha çok pişmanlık duyarsınız. Uslanalım. Yaramazlık yapmayalım. Çocuklarımız yaramazlık yaptığında onların iyiliği için nasihat eder ya da cezalandırırız bir mürebbiye olarak. İşte yaramaz bir kul olursak gerçek mürebbimiz Rabbimiz Allah da bize Kur’anla nasihat eder, zaman zaman rahmet tokatı atar. Uslanmaz da arsızlaşırsa insan ebedi azabı hak eder. Hak etmemek için noksanlarımızı bilelim. 

En büyük noksanlık bireyin noksanlığını kavrayamamasından kaynaklanıyor. Müstağnileşiyor insanlığımız, tevekkülü unutuyor, her şey çok çabuk geçen dünya için ayarlanıyor. Akıl dışı tutkularının elinde insan oyuncak oluyor. Arzularının peşinde koşturuyor. Arzularının belki farkında ama onu meydana getiren dürtülerin farkında olmadığından tavizler vererek bir yerlere gelmeyi hedefliyor. Güya hedef, İslam’a hizmet. Allah bizden kendisine kul olmamızı istiyor unutmayalım. Taviz vererek dine hizmet edin demiyor. Aklımızı disiplin altına almayınca arzularımızı gerçekleştirmek için aklımızı ters yönlü iyi çalıştırıyoruz. O halde rastgele değil aklımızı da disiplinli düşünmeye alıştırmalıyız ki tekrar tekrar aynı hataları işlemeyelim. Rabbin terbiyesiyle uslanalım. Zaten başka türlü uslanılmaz.

“Ey temiz akıl sahipleri benden korkun.” 2/197
Temiz akıl sahipleri, Allah’tan ve hesap vermekten korkarlar. 13/21
Kötülüğü iyilikle savarlar. Namaz kılar, zekat verirler.13/22
sıla-i rahmi yerine getirirler. 13/21.
Allah için sabrederler. Sözlerini yerine getirirler. Öğüt alıp düşünebilirler. 2/269

Uslu insanın bazı vasıfları K.Kerim’den öğrendik. Sözü işitip de en güzeline tabi olanlardan olalım inşallah. Bu senenin yazının son ayında sizlerle tekrar beraber olmak ümidiyle etkilerinizi ve tepkilerinizi bekliyoruz. Vesselam.