Sunuş (20)

Selamünaleyküm, 

Güllerin bir demet halinde derlendiği “Nida” mızdan selamlar gülleri koklayanlara. Onu bir nadide demet misali soldurmayıp muhafaza edenlere selam olsun.

Bu ayki sayımızla yirmi küçük demetin bileşiminden meydana gelen büyük bir demet oluştu. Hamd olsun. Nacizane bizler Nuh’un gemisinde bir çivi olabilmek için azim ve sebat çekicimizle çakıyoruz çivimizi. Zorluklar engellemeye çalışsa da biz, önemli olanın zoru başarmak olduğunun bilincindeyiz. Gerekliliği ölçüsünde okuyucu hayatında bir çeşni olmaya devam edeceğiz inşallah.

Buram buram tevhidi çizgide yaşamanın öneminin koktuğu dergimizin bu sayısında da:

Önemli olan İslam’a hizmet değil, bizim Allah’a kulluğumuzdaki ciddiyetimiz. Yoksa Allah dilerse bir kafirler de bu dinini destekler fikrinin işlendiği yazımızdan sonra; sun’i güzelliklerden arınıp gerçek bir müslüman olunmakla görürüz güzellikleri, ifadesiyle vurgulanmıştır ki bu güzellikleri yaşayabilmek için zamanımızı iyi kullanmamız gerektiği de öğütleniyor bu sayımızda. Çoğu insanların “okumaya zaman bulamıyorum” diye mazeret sıraladığı bu çağda alimlerin, yazarların bizde de bulunan o yirmi dört saati nasil iyi değerlendirdiklerini görüyoruz. Zamanı anlamlandırmanın Asr suresiyle gerçekleştiğini biliyoruz. 

“Asra and olsun ki insan hüsran içindedir. Ancak iman edip salih amel işleyen, bir de birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye eden müstesna”

Yapılan iyi amellerin Rabbimiz katında geçerli olabilmesi için tevhid üzere yaşamamız gerekir. “Onların çoğu Allah’a eş koşmadan inanmazlar” tehlikesinden arınmak için “Tevhidin önemi bir kez daha anlatılır bu sayımızda. Tevhidi çizgide yaşayan insanın günahları, hataları olmaz mı? Mümkün mü? ki onun için Rabbimiz şirkin dışında diğer günahları dilerse affedeceğini belirtmiştir Kitabı Kerimde. Ve bunun için bize o büyük lütuf kapısını açmıştır: Af. Bu kapıdan geçmesini bilenler Allah’ın merhametiyle karşılaşacaktır. Girebilmek için de “günahı hafif görmemenin” üzerinde durulmuş bu sayımızda.

Bazı insanların geçerli olmayan bazı mazeretleri vardır. “İslam-ı yaşamak istermiş de zaman ve çevre buna müsait değilmiş. “İslam’ın her ortamda yaşanabileceğini” de okuyacağız. 12. sayfamızda. Hem, niçin onlar bize günahlarıyla çevre oluşturuyor da, biz sevabımızla bir çevre oluşturmayalım? Bunu yapmazsak bu halin daha çok devam edeceğini yazıyor 13. sayfamız.

Her şeye rağmen biz “Şahsiyetli toplumları oluşturalım. Şahsiyetimizle ayakta kalalım. İzzeti Allah’ın yanında arayalım ki bulalım.

Gelecek sayıda farklı buketle sizle birlikte olmak ümidiyle…