Sunuş (200)

Düşünen insan eleştirir!

Henüz düşüncenin değerinin takdir edilmediği, hatta horlandığı ve gereksiz görüldüğü bir vasatta ilk önce insanı konuşmak gerekir. İnsanın, nasıl olup da düşünmeksizin insan olabileceğini…

Çünkü insan düşünebilmesi nedeniyle verilmiş bir isimdir. İnsan kelimesinin, ‘nisyan’ yani ‘unutma’ ile ilişkilendirilmesine karşın şöyle denmektedir: ‘İnsan’, ‘nisyan’ yani unutkanlıktan değil, ‘üns’den, yani başka insanlarla birlikte yaşama, ilişki ve iletişim halinde olma yetisinden dolayı insandır. Yani insan, yaratılıştan hor ve hakir yaratılmamıştır. Vahiydeki, insanın sudan, bir damlacık nutfeden, balçıktan yaratılması, insanı aşağılamak için değil; rabbine kafa kaldıran adamın kibrini kırmak için olsa gerektir. Yaratılışındaki sadeliği ve basitliği göstererek, kibrini görmesini, görmeyecek olursa, kibirli günlerinin cezasının nasıl feci olacağını göstermektedir.

Ölümüne kadar insanın en aktif kullanması gereken kabiliyeti aklı olmalıdır. Kur’an şahittir ki  insan, ancak aklını kullanarak, vahyin kılavuzluğunda yol aldığında ve bir ömür acaba doğruda mıyım, doğru ilerliyor muyum, her şey doğru mu gidiyor endişeleri ve kendine dönük eleştirileriyle insandır, Müslümandır. İnsanın nefsini eleştiren yanı, eleştirinin en değerli yeridir diyebiliriz. Nefsine eleştiriyi terk eden için rableşme süreci başlar. Rableşme süreci derken kastettiğimiz, insanın kendini yeterli görüp o haliyle çevresi ve çevresindekilere ayar vermeye kalkmasıdır. Tüm eksikliklerden münezzeh olan sadece Allah’tır. Onun dışında herkesin sözü, düşüncesi ve değerlendirmeleri ölçülüp tartıldıktan sonra alınmayı hakedebilir. Onun vahyinin dışında hiçbir hitab ve emrin önünde, Allah’tanmışcasına boyun eğilemez. Akletmeyen insan, ne yazık ki azar! Azanlar, azgınlığını sana da bulaştırarak zarar vermesin!

İlmî tecessüs (merak, yüksek araştırma hissiyatı), duyduğu ve okuduğu her şeyi gücü nispetince tetkik yeteneği (doğru veya yanlışlığını araştırma), insanın hem imanındaki arı duruluğu hem de hiçbir merci tarafından köleleştirilmemesi için zaruridir. İslam’ın en temel çağrısıysa; insanları kula kölelikten kurtarıp Allah’a kul etme çağrısıdır. Bunun en önemli imkânını rabbimiz, tedkik ve tenkid ile tüm insanlara vermiştir. Vahiy, ‘Söyle onlara delillerini getirsinler!’, ‘Size gelen haberleri, hele de fasıklardan geliyorsa araştırın!’, ‘Ya ataları yanlış yoldalarsa!’ gibi pek çok uyarıyla, tedkik ve tenkid ile her düzeyde diri tutan bir anlayışı inşa etmektedir.

Onun için de Nida’nın 200. sayısını eleştiri konusuna ayırdık. Çünkü akıl kullanılmadıkça, eleştirel zihin inşa edilmedikçe sorunlarımızla başedemeyeceğiz. Mukallidlik, idraksiz nakilcilik, paket düşünceler, yalancı kurtarıcılar, kurtulmuşluk hülyaları, gerek amelî, gerek ilmî, gerekse toplumsal ve siyasal hiçbir derde deva olmadığı gibi, sorunları daha bir karmaşıklaştırmakta, bir kartopu gibi her geçen gün büyüyerek üzerimize üzerimize gelmektedir.

Nida’yı 200. sayısına ulaştıran Allah’a şükürler olsun. Dergide emeği geçen tüm arkadaşlarımıza, kalemlerimize ve bizleri takip eden siz değerli okurlarımıza teşekkürü bir borç biliyoruz. Birbirimize göz aydınlığı, şükür sebebi olmamız duasıyla… Dolu dolu bir Nida 200. Özel Sayısıyla başbaşa bırakıyoruz sizleri. Nida’yı okuyup fikir ve eleştirilerinizi tarafımıza iletmenizi, arkadaşlarınıza tavsiye etmenizi dileriz.