Sunuş (202)

İnsanlar, kavramlar üzerinden düşünür veyahut yaşarlar. Peki, yaşadıkları hayatta etken olan bu kavramlar üzerinde ne kadar düşünmektedirler?

Bazı kavramların oldukça fazla konuşuluyor olmaları, o kavramların bihakkın anlaşılır olduğu anlamına gelmekte midir?

Her kavram, tanımlamanın sınırlı dünyasında kendini ifade etme imkânı bulabilir mi? Bulamadığında gerçekleşecek olan vakıaların müsebbibi tanımlamanın yanlışlığında mı yoksa bizatihi tanımlama ameliyesinin kendinde mi aranmalıdır?

Biz bu sayımızda, üzerinde oldukça fazla konuşulan fakat hayatî soruların bir o kadar ıskalandığı kavramlardan biri olan ‘adalet’ üzerine konuşacağız, konuşmamıza da bu hayatî soruları sorarak başlayacağız.

Bazı sorular cevaplardan daha önemlidir. Zira doğru soruları sormak gömleğin ilk düğmesini doğru iliklemeye benzer. İlk düğme yanlış iliklendiğinde ardından gelen tüm düğmelerin yanlış ilikleneceğinden hareketle; ilk soru ya da sorular yanlış sorulduğunda ardından gelecek sorular ya da cevapların yanlış olacağı şüphe götürmeyecektir.

Hayatımızın temel dinamiklerinden olması gereken aktif bir adalet istencinin, tanımlamalar zemininde pasifleştirilerek dinamizmini yitirmesine şahit olmaktayız. Peki, bu şahitliğe zemin hazırlayan düşünce dünyasıyla yüzleşmedikçe dûçar olduğumuz durumdan kurtulmak mümkün müdür?

Düşüncelerine vahyin istikametinde yön veren insanların hayatlarında tüm alanlar tevhidin müdahalesine konu olduğu gibi ‘adalet’ de tevhidî perspektif ile anlam kazanacaktır.

Kavramın bugün gelmiş olduğu noktayı anlamak, geçmişten günümüze geçirmiş olduğu değişimi de konuşmayı beraberinde getirmektedir. Antik Yunan’dan günümüze değin izini sürmeye çalıştığımız adalet kavramının geçirmiş olduğu merhaleleri anlamaya çalışırken, bir taraftan da kavramla doğru ve aktif bir ilişkinin nasıl kurulabileceğini anlamaya çalıştık.

İstedik ki her insanın rahatlıkla telaffuz ettiği fakat üzerinde düşünme hususunda zayıf kaldığı bir kavram üzerinde birlikte düşünelim.

‘Adaletin başlangıcı, asla yeterince âdil olmadığımızı bilmektir.’ vecizesinden hareketle; adaleti donuklaştırmayan, teyakkuz hâlinde ve bütüncül bakma gayretinde olan bir çaba ile yaklaştığımız ‘adalet’ temalı sayımızla sizleri baş başa bırakıyoruz.

Bu çabaya ortak olmak adına; adaletten saptığımızı düşündüğünüz hususlarda, tenkidleriniz ile adaletin dinamizmine ortak olmanız ümidimiz ve duamızdır.