Sunuş (205)

Yıl 1997 ve yer Tahran.. Aliya İzzetbegoviç İslam Ülkeleri Konferansında acı bir gerçeği dile getiriyor: ‘Evet, İslam en mükemmeldir, ama biz mükemmel değiliz!’ ve devam ediyor: “Batı güçlü, kültürlü ve organizedir. Okulları bizimkilerden iyi ve şehirleri bizimkilerden temizdir. Batıda insan hakları daha üst düzeydedir, fakirlere ve özürlülere yönelik sosyal imkanlar daha iyi organize edilmiştir. Batılılar genelde sorumlu ve doğru insanlardır. Benim onlarla ilgili tecrübelerim böyledir. Ancak gelişmişliklerinin karanlık yönlerini de biliyorum ve göz ardı etmiyorum. Evet, İslam en mükemmeldir ama biz mükemmel değiliz!”

Aliya, bir batı ülkesinde konuşsaydı, sanırım orada da batının kendi acı gerçeklerinden bahseder ve İslam’ın kurucu ve kurtarıcı misyonunu anlatırdı onlara. Zira Aliya, derin tefekkür sahibi bir siyaset adamıdır ve kimin neye ihtiyacı olduğunu, kime nasıl bir çağrı ile seslenmesi gerektiğini bilmektedir.

Dergimizin bu sayısına ‘İslam İnsanlığa Ne Vaadetmektedir’ sorusu öncülük ettiyse de biz bu soruda takılı kalmadık. Bu sorunun peşine bir yığın soru ekledik. Bu sorular bizi bazı gerçeklerle yüzleşmeye götürdü. Bu çalışma ve düşünme serüveninde kenara itilmiş, üstlenilmeyi bekleyen sorumluluklar gördük; kimsenin görüş açısının dışında kalmasın diye tuttuk kenardan herkesin görebileceği meydana, ortaya taşıdık. Görünsün, görünsün ki okuyucu vüs’atine göre bir tanesinin altına elini koysun istedik.

İslam’ın Vaad’inden önce yapmamız gerekirken ihmal ettiğimiz ‘sorumluluklarımızı’ bir görelim istedik. Denir ya: İnsan! Ne özgürlüğü, sorumluluklarla mukayyet! Biz de bunu bilincin önemli maddelerinden biri bildik.

Türkiye dışından Ziyaüddin Serdar ve Abdulhakim Murad’ı sorularımıza ortak ettik, ufuk açacağına inandığımız iki röportaj gerçekleştirdik. Tabi bu arada şu da bilinmeli, beşer sözü eksiklerle malul. Eksikleri görmeyi ve tamamlamayı siz değerli okurlarımızın kuyumcu titizliğindeki değerlendirmelerinize bıraktık.

Karmaşık dünyaya yalın ölçüler ve yalın gözlerle bakmamız gerektiğinin farkındayız.

Denir ya ‘dert bir değil ki, elvan elvan’; evet sorular, sorunlar da bir değil ki elvan elvan… Ama kafa karışıklığına mahal vermeden soruları tek bir odak ve merkezde toplayarak başetmenin yollarını aramalıyız. Her şeyden önce bulma için dua etmemiz gerektiğini biliyoruz.

Dergimizin Sanat – Edebiyat sayfalarında kısa ve uzun metraj filmleri olan değerli yönetmen Faysal Soysal’ı ağırladık. Hem sinema yolculuğunu hem de sinemanın felsefî yolculuğunu konuştuk.

Dergimizin bu sayısına katılan tüm yazarlarımıza teşekkür ediyor ve siz değerli okurlarımızdan da, dergiyi tetkik ettikten sonra değerlendirme ve katkılar sunmasını bekliyoruz.

 

Taziye

Şair, yazar ve düşünür Sezai Karakoç’un vefatı derin bir sızı bıraktı içimizde. ‘Onlara ölüler demeyin, zira onlar diridirler, siz bunu hissetmezsiz fakat Allah bilir’ ilkesince – inşallah- geride bıraktığı onlarca eserle fiziken değilse de fikren yolumuza işaret olmaya devam edecektir.

Kendisine rahmet ve mağfiret, ailesine sabır ve müslümanlara başsağlığı diliyoruz.