Sunuş (11)

UNUTMAK

Duydum ki insanlar Allah’ı unutmuş, dünyaya niçin geldiğini unutmuş da ebedi kalacakmış gibi sırf dünya için çalışıyormuş. İçim acıyla doldu ve yeniden yazma ihtiyacı hissettim. Ve hatırlatayım istedim, Rabbimin ayetlerini: “Hem kendisi Allah’ı unutmuş, hem (Allah) kendilerini kendilerine unutturmuş olanlar gibi olmayın. Onlar fasıkların ta kendileridir.” (59/19)

Fesuphanallah! sırf kendi için yaşayan insan nasıl kendini unutmuştu. Allah için yaşaması gerektiğini unutunca; gördük ki namazı, niyazı, cihadı bırakmış kendi eliyle kendini cehenneme hazırlıyordu. Ne acı! “Kim o çok esirgeyici (Allah)’ın zikrinden göz yumarsa biz ona şeytanı musallat ederiz. Artık bu onun (ayrılmaz) bir arkadaşıdır.” (43/36)

Evet Allah’ı anmayı unutmak. Bir haber hatırlıyorum. İki kişi bir araya gelir de Allah’ı anmadan dağılırsa Allah onlara nazar etmez ve dolayısıyla şeytan onun arkadaşı olmaya başlar. Arkadaşı şeytan olanlara yazık. Neden? Çünkü şeytan insanı cehenneme davet eder, Rabb’im ise Cennet’e…

Lunapark cazibesinde olan dünyaya aldanıyor da, dünyanın geçici olduğunu insan ne çabuk da unutuyor. Üç günlük yalan dünya diye diye ebedi kalacakmış gibi yatırımlar yapıyor. Allah’ın kendisine ihsan ettiği gibi ihsan etmesini unutuyor da Dünyadan da nasibini unutma 28/77 tembihini hiç unutmuyor.

Unutuyor, Hz Bilal’in ortaya canını koymasını.

Hz Ebubekir’in can dahil malını Allah yolunda harcadığını. 

Unutuyor da onların yasadığı Asr-ı Saadet’i özlüyor ve onlar gibi olmayı hayal ediyor. 

Ama unutulmamalı, oturduğumuz yerde bize cennetin verilmeyeceği.

Bunlar bilindiği halde yere çakılmışçasına bekliyor insanlık. Unuttuğu için mi, iradesi gevşediği için mi, hayatı sevmediği için mi, hayatı anlamlandırmıyor ve duyarsız, tepkisiz yaşıyor bugün insanlık ?..

Bu, anafor içerisinde kendimize gelince; “Ey Rabb’imiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi hesaba çekme” diye dua ediyoruz.

Hesabı kolay vermemiz için birbirimizi de uyarmalıyız. Unutkan olan insan uyanılmaya her an ihtiyaç duyan bir yapıda yaratılmıştır ki, bunun için “Sizden hayra çağıran iyiliği, emredip kötülüğü meneden bir topluluk olsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” 3/104, 9/71.

İşte bu önemli vazifeyi unutanlar, kapıda anahtarı unutup hırsızın eve girmesine, ütüyü prizde takılı tutup evin yanmasına neden olan unutkan gibi; ebedi mekânını da mahveder. 0na göre aklımızı başımıza alalım ve unutmayalım hayat gerçeklerini…

Bir düşünür: Unutmak beşerin hem derdi hem devası, diyordu. Gerçekten de acılar unutulmasaydı hayat yaşanmaz olurdu. Zaman zaman da kötülüklerin unutulması, yapılan iyiliklerin de unutulması tavsiye edilir. Başa kalkmamak için iyilikler unutulabilir de belki, ama kötülükler asla unutulmamalı. Affedilebilir…

Lákin unutulursa vahim sonuçlar meydana gelir. Bugün yaşanılanlar bunun neticesi değil mi? Dün küfreden politikacıların, seçim zamanı vaatlerine aldanıp geçmişi unutanlar tekrar oylarıyla onları başa getirebiliyor (!). Ya da yaptıkları vaatleri unutup (unutmuş gibi görünüp) “dün dündür” diyebiliyorlar. Bunca tecrübeden sonra yine unutup da aldanılıyorsa; “Başınıza gelen musibetler ellerinizle işledikleriniz yüzündendir,” 42/30 deyip katlanmak gerekir mi? Yoksa uyanıp hataları telâfi etmek mi gerekir? Sorgulayalım kendimizi, çevremizi…

Unutmayalım günün muhasebesini yapmayı ve yine unutmayalım bu aynaları yapanlar da bu aynalara bakanlar da bizleriz. Unutmanın başka boyutları da var tabi. Unutulan, terk edilen yaşlılar, unutulan fedakarlıklar, vefasızlıklar. Sevdiklerini iddia ettikleri kişileri unutmaktan çekinmeyen insanlar. Ve unutulanlardan dökülen dizeler;

“Duydum ki unutmuşsun. Yazık olmuş o gözlerden sana akan yaşlara” diye sitemler…..sitemler.

Unuturuz öğrendiklerimizi, şikâyet ederiz “aklımda tutamıyorum, hemen çabucak unutuyorum” diye. O halde sık tekrar yapmamız gerekir. Peygamberim de aynı sıkıntıyı çekince ayet iner; “(Habibim) seni okutacağız da (asla) unutmayacaksın.” (87/6) Bir rahmet olarak peygamberimiz unutmadı. Biz de duayla Rabb’imizden yardım isteyelim.

“Rabb’im ilmimizi artır, zihnimizi açık, kıl senin yolunda öğrendiklerimizi unutmamayı nasip et.”

Velhasıl:

Unutmayalım yaratılış gayemizi… Unutmayalım dünyanın geçici olduğunu, ahiret aleminin ebedi olduğunu… Unutmayalım sevdiklerimizi… Unutmayalım yaşlılarımızı, büyüklerimizi, terk etmeyelim yalnızlığa, unutmayalım verdiğimiz sözleri, ahitleri, vaatleri…

Unutmayalım öğrendiklerimizi, unutmamak için yazalım, not edelim. Zira; kalem unutmamış Alim unutmuş. Sakın ha sakın! Nida dergisini de okumayı unutmayalım. Unutanlara hatırlatalım, hatırlayaIım Çünkü, Allah saf halinde mücadele edenleri sever.

İslâm safında bir tuğla olma yolunda olan dergimizin harcını katan yazarlarımızı okumayı da unutmayalım.

Bütün bunları unutmazsak inşallah Rabb’im de bize kendimizi unutturmaz.

Vesselâm…

Gelecek sayımızda tekrar beraber olma ümidiyle…