Sunuş (19)

Dünden Bugüne

Çok şey değişti dünden bugüne… Fizyolojimizdeki değişikliklerden tabiattaki değişikliklere. Dünden bugüne biraz daha ihtiyarlayan bizler, biraz daha büyüyen gençler, biraz daha artan zulüm ve biraz biraz artan şuur…

“Dünümüzle bugünümüz aynı olmamalı” diye tebliğ ederiz birbirimize. Dünden bugüne şeytan ve dostları aynıdır deriz, M.Alagaş gibi.

Fakat ne hazin ki unutulur dünün düşmanları, bugün dost kabul edilir. Ya da dün de seyirciyizdir olaylara bugün de. Dün verdiğimiz vaatleri unutur lakayt bir tavırla onun düne ait olduğunu söyleriz.

Dün de mantıksız oyalanmaların içerisinde zaman tüketiriz bugün de.

Dün de gerçeği değil, işimize geleni gerçek kabul ederiz bugün de.

Peki öyleyse bu halden kurtulmanın çaresi ne? illa ki ebedi alemde mi aklımız başımıza gelecek ve “Rabbim beni dünyaya tekrar gönder de senin razı olacağın amelleri işleyeyim.” diyelim ve bize itiraz edilsin. ‘Bir insanın ibret alacağı kadar sana bir ömür vermedik mi?” (Fatir:37) diye.

Bu dünyadan ebedi aleme selametle ilerleyebilmek için Sırat-ı Müstakim’ de yürümek gerekir. Dünümün de müslümanca bugünümün de müslümanca olması gerekir. Okuyarak ilerleyen; (bir askerin yerinde “rap rap” sesleri gibi olduğu yerde ses çıkaran değil) insanlar ilk hedefiniz; Allah’ın rızası ve Cennettir. diyerek koşan erlerden olmamız gerekir.

Yaz’dan Bahar’a Kış’a elele İslam için gayret etmek ümidiyle… “Kar dinmedikçe yolları temizlemeye kalkışmak boşunadır.” İnsanlar sorumluluk bilincine vakıf olmadıkça da işimiz zor gibi. Bu hayattakilerden bizim de biraz alışkanlıklarımızın, biraz tembelliğimizin, biraz da cimriliğimizin payı var unutmayalım.