Sunuş (50)

Selam aleyküm Değerli Nida Dergisi okuyucuları!

Resmen Mart ayı ile Bahara girmiş bulunuyoruz… Belki de kışı yeni yeni yaşayacağız, eskilerin hesabına göre daha kış çıkmadı. Demek ki tecrübeler daha isabetli oluyor.

Tabiat olarak yavaş yavaş olsa da bir uyanış başlayacak. Uyanan tabiata inat, insanlar kulağının üstüne yatmış uyanmak istemiyorlar, tatlı ama sonu vehamet olan uykularından.

Mutlaka uyanacağımız bir gün gelecek. Hem de öyle bir çalar saatle ki duymayan kalmayacak. Öyle bir telaş olacak ki verilere göre, yattıkları yerden kalkacak insanlar acayip bir izdiham ve şaşkınlık içinde. Fakat bir grup insan sükunet içinde vakarla yürüyecek, alnı açık, mazisi temiz bir şekilde…

Tabiatın düzenine muhalif; ekonomimiz, maneviyatımız, insanlığımız perişan… Yapılan devalüasyonlarla kimileri nakitine nakit katarken, kimileri de elindekinden oldu maalesef. Böyle bir hengamede insanları nasıl okumaya davet edeceğiz bilemiyorum doğrusu…

Karnı aç olan birini güzel nasihatlarla doyuramadığımız gibi ruhu ızdırap içinde kıvranan kimselerin de hayata mana katmalarını bekleyemeyiz herhalde. Peki ne yapacağız? Dua mı edeceğiz, kabul olacak mı acaba?

Kuraklık endişesine kapılan bu toplum, yağmur duasına çıktıpı gibi bu toplumun ıslahı için neden duaya çıkmazlar. Manevi kuraklığın farkında değiller mi acaba? Kuraklığı yaşamadan dünyalıklara gelme ihtimali olan zararı def etmede bu kadar hassas olanlar, niçin gelmesi kesin olan ahiret kuraklığından (azabından) kendilerini korumak için tedbir almazlar acaba?

Cahil bir toplumda neden-niçin soruları bitmiyor maalesef. Zira cahil toplumlar, çok çabuk geçen dünya malını çok seviyor. Amacına ulaşmak için makyavelistler gibi, helal-haram demeden çabuk geçeni elde etmek için çabalayıp duruyor. Ya helal gayenin sahipleri ne yapıyor bu hengamede. Peygamberimiz şöyle demiş: “Ya kemali ciddiyetle iyiliği emreder, kötülüğü nehyedersiniz ya da Allah en şerlilerinizi tepenize musallat eder de o zaman en salihleriniz dua eder de lakin duaları müstecap olmaz”

Vaziyet bu. Çözüm “Emr-i bil maruf, nehy-i anilmünker” uygulayıcısı mı, o da ben, sen, siz ve öteki…. Yani Mü’min olan herkes. Bu bilince vakıf yazarlarımız, kalemleriyle bu ibadeti ifa etmeye çalışıyorlar. İfa edenler açılan sayfaların içinde, Nida Dergisi kapağının arasında. Açma zahmetinde bulunanlar da okuma ibadetini ifa etmiş bulunuyorlar. Ve dinlerini öğrenmek cehdinde olanlara Allah, hakkı batıldan ayıracak feraseti vadediyor kitabı kerimimizde… Arayanlar, okuyanlar mutlaka bulacaktır.

Bu sayımızla da dolu dolu karşınıza çıkmaya çalıştık. Bu ay iki de röportajımız var. Birisi Mustafa Başoğlu ile başörtüsü üzerine, diğeri Mehmet Alagaş ile, ‘Cumali’ adlı kitabı üzerine. Bunun dışında, ne de çok konu var okuyacağımız. Her bir yazarımız, bir konuya temas ederek güzel bir yelpaze oluşturmuşlar. Krizin yaşandığı şu zeminde ve zamanda bir nebze nefes alabilmeniz temennisiyle…

İçerisinde bulunduğumuz ayda, ifa edeceğimiz ‘Kurban Bayramı’ nin da alem-i İslam’a hayırlar getirmesini temenni ediyoruz…

Sloganik ifadeyle: “Allah’tan başkası için akıtılan kanlar cevherdir; Allah içinse bu kanlar cevherdir”. Takvamızın Allah’a ulaşacağını bilerek Kurban vecibesini yerine getirenlerden olalım. Habili hareketle Kabili zaafiyetleri gölgede bırakarak… Güzel akıbet muttakilerindir, kesin sonuç.

Allah’ın rahmeti üzerinize olsun, bayramınız mübarek olsun, yaşantınız salih amelle tanzim olsun. (Amin)