Sunuş (208)

Başı bağlı olmak… Başını bağlamak…

Sahipli, aidiyetli ve sözlü kılmak…

Anadolu’da evlendirelim de evini, yolunu bilsin. Yanlışa gönlü gözü kaymasın denir. İlk bakışta özgürlüğü elinden alınmak kastediliyor gibi; evet, doğru aslında bir bakıma öyle. Hayat konusunda zihni durulsun, hercaî gezmesin, hayatı tanısın ve sorumluluklarla mukayyet yaşasın diyedir baş bağlama

İnsan başı boş değil.

Her şeyden evvel bedeninin engelleriyle sınırlı, sonrasında arzuları ve sonrasında çevresi ve sonrasında yaşamın bir sonu olmasıyla…

Bedeniyle sınırlı… ‘Niçin küçülüyor eşya uzakta? / Gözsüz görüyorum rüyada, nasıl?’ Görmesi sınırlı, işitmesi, temâsı, hareket kabiliyeti…

Arzularıyla sınırlı… ‘Ateşten zehrini tattım bu okun, / Bir anda kül etti can elmasımı. / Sanki burnum, değdi burnuna “yok”un, / Kustum öz ağzımdan kafatasımı.’ İnsan, tüm doyumlarında bir ‘dur!’a muhtaç…

Çevresiyle sınırlı… ‘ Bu nasıl bir dünyâ, hikâyesi zor; / Mekânı bir satıh, zamânı vehim. / Bütün bir kâinat muşamba dekor, / Bütün bir insanlık yalana teslim.’ İnsana büyük gelen dünya, neye ve kime göre büyük… Ve nereden baktığında büyük. İnsanın tüm ihtiyaçlarına cevap verecek güçte olmayan bir dünya. Kendi ışığı için güneşe muhtaç bir dünya…

Yaşam süresiyle sınırlı… ‘Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök! / Heybem hayat dolu, deste ve yumak. / Sen, bütün dalların birleştiği kök; / Biricik meselem, Sonsuz’a varmak…’ Ve kendi tayin etmediği süreyle… Belki de onun için şair ‘bir şeyle mukayyetiz serbest[1] değiliz efendim’

İnsan kendisi için koyduğu veya konulan yasaklarla/ haramlarla/ yanlışları bilmesi ve onlara uymasıyla insandır, aslında serbesttir; yani başı bağlı; yani güvende…

Meşruiyyet/ meşruluğu konuşurken aslında ‘gayri meşruluğu’ konuşmak önceliklidir. Zira ‘eşyada asıl olan ibaha/ mübahlıktır’. Hakkında pis, yanlış ve haram hükmü konmamış mubah kabul edilmiştir.

Bu sayımızda ‘meşruluk’un sınırlarını, ne olduğunu, kimin koyduğuna dair bazı satırlarda temrin, bazı satırlarda tefkîr, bazı satırlarda tezkîr, bazı satırlardaysa tecdîd bulacaksınız…

Çoğu yazıda değerli okura şunun hatırlatılacağı bir gerçek: İnsan güven ve eminlikte yaşaması için (gayri meşruiyet) sınırlılıklarına muhtaç. Bu sınırlılıkları kendisine, kendisi gibi sınırlılıkları bol bir varlık mutlak manada koymaktan acizdir. Her ne kadar tekebbür etse de, muktedir zannetse de, bilgi ilim sahibi olsa da, kendini müstağni görse de… O da hangi mevkide olursa olsun gayri meşruiyyet sınırlılıklarını bilmeye ve uymaya ödevlidir. Kendini değil kendinden görülen görülmeyen alemlere bu sınırlılıkları koyanın hitabından kendini mezun sayan, sahrada yolunu kaybetmiş bir yolcu gibi, devesi (sahip oldukları) ne kadar dayanıklı olursa olsun, deveye de bir ömür biçilmiştir.

Dergimizin bu sayısına katılan tüm yazarlarımıza teşekkür ediyor, siz değerli okurlarımızı tefekkür denize dalmaya davet ediyoruz. Selamlar…

[1] Şair, Özgür anlamında kullanmış ‘serbest’liği, serbest ‘başı bağlı’ demektir.