ÖZGÜRLÜK MANİFESTOSU

Tövbe Nedir?

Tövbe bir özgürlük manifestosudur.

İçsel bir bildiridir. Kişinin kendi iç aleminde kendisine verdiği bir manifestodur. Günah yüklerinden, hataların ağırlığından özgürleşmenin bildirisidir.

Tövbe, bir şeyden geri dönmek, dönüş yapmak, yönelmek demektir. Hatalardan, günahlardan dönerek Allah’a yönelişin eylemsel bir ifadesidir.

Tövbe, kişinin kendisini değerlendirme eylemidir. Tövbe, söylem ve eylemlerin objektif bir şekilde değerlendirilebilmesidir. Öyle ki kişinin kendisiyle karşılaşması ve kendisinin tüm yanlışlarını ortaya koyarak doğruya yönelebilme cesaretidir.

Tövbe öz-eleştiri yapabilme yetkinliğidir. Kişinin kendi kendisini eleştirebilmesi ve olumlu-olumsuz davranışlarını ve bu davranışların altındaki kök duyguların ne olduğunu görebilme faaliyetidir.

Tövbe, hataları, günahları itiraf edebilmektir. Bu itiraf sadece Allah’a yapılan bir itiraftır. Kişi ile Allah arasında sır olarak kalacak bir itiraf. Kimseyi şahit tutmadan, sadece kişinin kendi iç aleminde, en derinde ve en paslı olan eylemleri yüksek sesle dile getirmesidir.

Tövbe, her bireyin sadece ve sadece kendi yönelişini düzeltmesidir. Çünkü bu kutlu eylem bireysel, kişiye özel bir eylemdir. Bu cihetle bir kişi diğer bir kişi için istiğfar edebilirken, tövbe edemez. Hiç kimsenin başkasının adına, başkasının yaptığı günahlardan, hatalardan tövbe edebilme imkânı yoktur. Her birey kendi yaptığı eylemlerdeki hataların farkına varıp pişman olduğu zaman tövbe gerçekleşir.

Tövbe bir farkındalık eylemidir. İçsel zeminde “Ben kendimin farkındayım. Kendi hatalarımı görebilecek farkındalık düzeyine sahibim ve bu hatalardan dönebilecek irade gücümü kullanabilirim.” diyebilmenin tezahürüdür.

Tövbe bir öz-düzenleme eylemidir. Yapılan hataları bir daha yapmamak için hayatı doğru şekilde düzenleyebilmek, hayatı hakikat temelli yaşayabilmektir.

Tövbe bir öz-kontrol eylemidir. Aynı hataya bir daha düşmemenin öz-kontrol ve öz-denetimini sağlayabilme becerisini kullanabilmektir.

Tövbe bir direniştir. Günahlara, hatalara karşı direnç gösterebilmektir. Günah bataklığında kaybolmadan ayağa kalkabilme, bedene ve ruha yapışmış günah çamurlarını tövbe abdestiyle temizleme direnişidir. Günah çamurları yapışmış olsa da o çamurları tövbe abdesti ile temizleyebilmek için direnmektir.

Tövbe direnişçi bir ruh taşımaktır. Tüm hatalara, hataların çokluğuna ve sürekliliğine bakılmaksızın o hatalara karşı tövbe edebilme direnişi gösterebilmektir.

Tövbe samimiyetin ve içtenliğin göstergesidir. Tövbe edebilmek samimi bir kalp ile Allah’a yönelebilmek ve içtenlikle hataları kabul edip doğruya yönelebilme gayretinde olmaktır.

Tövbe düşülen hata kuyularından kurtulabilmektir. Günahların, hataların kuyularında neden düşüldüğünü sorgulamak ve kuyularda yaşamaya mahkûm olmayı kabul etmek yerine o kuyulardan çıkabilmenin yollarını bulabilmektir.

Tövbe kişinin kendisini bilmesidir. Hataların, günahların insana özgü olduğu kabulü ile narsist bir anlayışın gölgesinde yaşamaktan uzak kalabilmektir. Modern insana yüklenen kutsiyet boyutunun Allah’tan başkasına atfedilemeyeceğinin bilincinde olmak ve bu bilinçle “ego”nun devasa hâle gelmesini engellemektir.

Tövbe mütevazı bir duruşun aksisedasıdır. Bu iradi eylem alçakgönüllü olmayı öğreten bir tecrübeler bütünüdür.

Tövbe kompleks hissetmeden yaşayabilmektir. Eksikliklerin, hataların insana özgü olduğunu bilerek herhangi bir yanlışta öz-değeri yitirmeden, aşağılık kompleksi yaşamadan hayata devam edebilmektir.

Tövbe hakikatin işaret ettiği yere yönelebilmektir. Gerçekleştirilen eylemleri hakikat çizgisinde değerlendirip doğru olana odaklanabilmektir.

Tövbe, değiştirilmesi imkânsız gibi görünen davranışları değiştirme eylemidir. Doğru davranışa yönelebilmek için yanlış davranıştan vazgeçebilmek ve doğru davranış alışkanlığı kazanabilme mücadelesidir.

Tövbe insan kalabilmenin imkânıdır. Zira bir eylemin yanlış olduğu fark edilip o eyleme tövbe edilmesi bir sonraki davranışsal tercihin değiştirilmesine imkândır.

Tövbe bir değişim ve dönüşümdür. Hayat içerisinde hakikat çizgisinde gerçekleştirilen bilişsel, duyuşsal ve davranışsal boyutta değişim ve dönüşümler aktif birer tövbedir.

Tövbe yenilenmenin adıdır. Paslanan düşünce, duygu ve eylemlerin temizlenmesi ve yenilenmesine yönelik bir çabadır. Bu çaba kalbin istikametine yön verme çabasıdır.

Tövbe, Hz. Peygamber’in ifadesiyle pişman olmaktır. Pişman olmak demek, kişinin, söylem ve eylemlerinin olumsuz olduğunu fark ettiğinde o söylem ve eylemlerinden üzüntü duymasıdır. Etimolojik olarak Sanskritçeye dayanan “Pişman” kelimesi bir şeyi arkasından anlama, öğrenme anlamlarına gelir. Pişmanlık vesilesiyle duyulan üzüntü kişiyi tövbe etmeye yöneltip doğru davranışa imkân hazırlamaktadır.

Tövbe, aktif olduğunda hayatı anlamlı kılan bir eylemdir. Aktif ve pasif olmak üzere iki şekilde tövbe edilebilir. Yanlış davranıştan doğru olan davranışa odaklanıldığında ve o davranışı edinmek için mücadele verildiğinde tövbe aktif bir eyleme dönüşür. Buna mukabil yanlış davranıştan sadece mustarip olunduğunda tövbe pasif bir eylem olarak kalır.

Tövbe nasuh olduğunda geleceğe yönelik teminattır. Nasuh kavramı nasihat ile aynı kökten gelen bir kavramdır. Nasuh, samimiyet demektir. Yani tövbe eylemini içtenlikle, gönülden yapmaktır. Bir daha o hataya dönmemek üzere tövbe edebilmektir.

Tövbe bir imkân-ı ilahidir. Rabbimizin kullarına kalplerini, duygularını ve düşüncelerini şirk, küfür, nifak, iftira, dedikodu, haset, kin, nefret gibi çeşitli kirlerden tezkiye edebilmeleri için lütfettiği manevi bir temizlenme vasıtasıdır. Kişi bu ilahi vasıta ile günah bataklığının görünmez kirlerinden, paslarından temizlenerek manevi bahçelerin kokularını duyabilecek potansiyelini harekete geçirebilir.

Kur’an’da Tövbe Kavramı

Tövbe, ontolojik olarak insanın serüveninde farkındalık üzere yaşamasının bir yoludur. İlk insandan günümüze kâmil insan olabilmenin bir formülasyonudur. Kur’an’da tövbe kavramı otuz beş yerde Allah’a, diğerlerinde insanlara nispet edilmek üzere 88 defa zikredilmektedir. Kur’an’da 88 defa zikredilmesi bu eylemin önemini göstermektedir. Çünkü insan ontolojik olarak doğru ve yanlışlara meyletmektedir. “Nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin olsun” (Şems, 91/7-8) ayeti insanın fıtri olarak iyilik ve kötülüklere olan meylini bildirmektedir. Tövbe kötülük meylini kontrol altına alabilmek için insandan istenen bilinç yenileme, bilişsel ve duyuşsal olarak desteklenme faaliyetidir. “Ey iman edenler! İçtenlikle ve kararlılık içinde Allah’a tövbe edin.” (Tahrim, 66/8) ayetinde geçen nasuh kavramı içtenlik ve istikrarlı bir tutumu ifade etmektedir. Tefsirlere göre tövbe-i nasuh, annelerin göğsünden gelen sütün tekrar aynı yere dönmemesi gibi yapılan günahlara olabildiğince uzak kalabilmektir.

Günahlardan uzak kalabilmek için öncelikle edilen tövbeleri ve tövbenin kime edildiğini hatırlamak gerekir. Tövbeler sadece ve sadece TEVVAB olan Allah’a yapılır. Kur’an’da “tövbeleri tekrar tekrar kabul eden” anlamına gelen TEVVAB ismi 11 defa geçmektedir. Bu isim günahların, hataların sayısına, türüne, çokluğuna ve sıklığına bakmaksızın her zaman Allah’ın tövbeleri kabul edeceğinin teminatını vermektedir. “Allah sizin tövbenizi kabul etmek ister.” (Nisa, 4/176) ayetinde çok açık bir şekilde Allah’ın kullarının tövbelerini kabul etmeyi murat ettiği, “Allah tövbe edenleri sever.” (Bakara, 2/222) ayetinde ise tövbe etme bilincinde olan kişilerin Allah katında sevilen kişiler olduğu belirtilmektedir. Allah, tövbe edip hâllerini düzeltenlerin ve gizledikleri gerçekleri açıklayanların tövbelerini kabul edeceğini (Bakara, 2/160), iman edip sonra inkâr eden, ardından inkârlarını daha da artıranların tövbelerinin asla kabul edilmeyeceğini (Âl-i İmrân, 3/90) bildirmektedir.

İman etmek ve tövbe ettikten sonra hâli düzeltmek tövbenin kabulüne götüren önemli faktörlerdir. Bir başka ifadeyle tövbe ettikten sonra tövbe edilen davranıştan uzaklaşmak gerekmektedir. Aksi takdirde kalp yavaş yavaş günah izleriyle kaplanacak ve pas tutacaktır.

“Bazen kalbimi bir perde bürür de günde 100 defa tövbe ettiğim olur.” (Müslim, “Ẕikir”, 41-42) diyen Hz. Peygamber, kalbinin rengini az da olsa değiştiren zellelerde dahi tövbeler ettiğini belirtir. “Her insan günah işleyebilir, günah işleyenlerin en hayırlısı tövbe edendir.” (Müsned, III, 198) söylemiyle de günah ve hataları hayra dönüştürecek yolun tövbe olduğunu bildirmektedir. Hz. Peygamber “Mü’min kul günah işlediğinde kalbinde siyah bir nokta belirir. Eğer pişman olarak bağışlanmasını dilerse nokta silinip kalbi cilâlanır. Günah işlemeye devam ederse siyahlık kalbini sarar.” ifadesiyle günahların, hataların kalbi nasıl karartarak aydınlıklara engel olacağını metaforik bir şekilde ortaya koymaktadır.

Günahların, hataların kalpte siyah noktalar bırakmaması için tövbe tedbiri gerekir. Hz. Peygamber “Vallahi ben günde yetmiş defadan fazla Allah’tan beni bağışlamasını diler, tövbe ederim.” (Buhârî, Daavât 3) söylemiyle de gün içerisinde yapılan tövbelerin günahları pasifize etmek, salih amelleri aktive etmek için önemli bir bilişsel ve duyuşsal faaliyet olduğunu vurgulamaktadır. Gün içerisinde “Allah’ım, günahlarıma, hatalarıma tövbe ediyorum!” diye niyazda bulunmak hatalara karşı bir savunmadır. Dolayısıyla günahlara karşı en büyük siper kişinin 24 saatlik zaman içerisinde en azından her namazdan sonra yaptığı eylemleri değerlendirip tövbe edebilmesidir.

Kur’an, peygamber de olsa her insanın günah işleme, hataya düşme durumunun olduğunu bildirmektedir. Günahlardan, hatalardan ders alındığı zaman bilinç yenilenir, kişi doğru davranmanın tecrübelerini edinmiş olur. Kur’an’da 5 peygamberin farklı renklerde tövbe eylemleri ifade edilerek birey ve toplumlara hatalardan dönebilmenin yolları gösterilmektedir. Tövbe eyleminin ihtiva ettiği önem peygamber örneklikleri üzerinden ifade edilmektedir.

Kur’an’da Tövbesi Yer Alan Peygamberler

  1. Âdem Peygamberin Tövbesi̇

Kur’an insanlık tarihinde ilk tövbenin ilk yaratılan insandan sudur ettiğini bildirir. Allah Âdem Peygamber ve eşini yarattıktan sonra onlardan cennete yerleşmelerini ve cennette belirli sınırlar içerisinde yaşamalarını ister. “Ey Âdem! Sen ve eşin cennette yerleşip dilediğiniz yerden yiyin. Ancak şu ağaca yaklaşmayın! Sonra zalimlerden olursunuz.” (A’raf, 7/19) Şeytan ebedi olma düşüncesini ortaya atarak Âdem Peygamber ve eşinin sınır olarak konulan ağacın meyvesinden yemelerine neden olmuştur. Allah “Ben size o ağacı yasaklamadım mı ve şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi? diye nidâ ettiğinde (A’raf, 7/22) Âdem ve eşi gerçekleştirdikleri eylemin yanlış olduğunun farkına varırlar.

Sınırlar aşıldığında, ölçüler ölçüsüz hâle geldiğinde insan kaybetmeye başlar. Özgürlük sınırlarda kalabilmek, günahlardan uzak olabilmektir. İnsanlığa rol model olan Âdem ve eşi hatalarını anlayıp kendilerine yakışmayan eylemi itiraf ederek hemen tövbe ederler. “رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنفُسَنَا وَإِن لَّمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, haksızlık ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen, elbette ziyan edenlerden oluruz.” (A’raf 7/23) İlk insan, ilk peygamber eşi ile birlikte yapmış oldukları hatalarında ısrarcı olmak yerine tövbe eylemine yönelerek hatalarda, günahlarda nasıl davranılacağını gösterirler.

  1. Nuh Peygamberin Tövbesi̇

Kur’an’da gerçekleştirdiği eylemden dolayı tövbe eden peygamberlerden biri Nuh Peygamber’dir. Nuh peygamber toplumunu tevhit dinine inanmaya çağırır. Toplumundan büyük bir zümre ve canından parça olan oğlu inanmamakta direnirler. Nuh Peygamberin kavmi isyan boyutunu zirveye taşıyınca tuğyan tufana dönüşür. Nuh Peygamber oğlunun tufandan kurtulması için onu letafetle gemiye davet eder. “Yavrucuğum! Sen de bizimle beraber bin, kâfirlerle beraber olma!” (Hud,11/42) diye çağrıda bulunur. Ama oğlu cevap olarak “Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım” der ve isyandaki inadına devam eder. Nuh Peygamber son bir ümitle Allah’ın kudret ve rahmetini ifade ederek “Bugün Allah’ın emrinden (azabından), merhamet sahibi Allah’tan başka koruyacak kimse yoktur” (Hud,11/43) diye mukabelede bulunur.

Heyhat ki oğlunun duyarsız tavrından inanmayacağını anlar ve Allah’a oğlunu kurtarması için niyazda bulunur. Allah Nuh Peygambere kimseye imtiyaz olunmayacağını ve biyolojik bağın değil iman bağının kişileri aile yaptığını bildirir. “Ey Nuh! O, asla senin ailenden değildir. Onun yaptığı, iyi olmayan bir iştir. O hâlde, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi benden isteme. Ben, sana cahillerden olmamanı öğütlerim.” (Hud 11/47). Nuh Peygamber hakkında bilgisi olmayan bir konuda talepte bulunduğu için tövbe eder.

 “رَبِّ اِنّ۪ٓي اَعُوذُ بِكَ اَنْ اَسْـَٔلَكَ مَا لَيْسَ ل۪ي بِه۪ عِلْمٌۜ وَاِلَّا تَغْفِرْ ل۪ي وَتَرْحَمْن۪ٓي اَكُنْ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ; Nuh, “Rabbim! Doğrusu, hakkında bilgim olmayan şeyi senden istemekten sana sığınırım. Eğer beni affetmezsen ve bana merhamet etmezsen kaybedenlerden olurum.” dedi.” (Hud 11/47). Yeryüzüne ikinci kez tövbe Nuh Peygamberin gönlünden diline akanlarla yazılmış olur.

  1. Musa Peygamberin Tövbesi̇

Kur’an’da tövbe eden peygamberlerden bir diğeri hayatı büyük mücadelelerle geçen Musa Peygamberdir. Kur’an Musa Peygamber’in iki konuda tövbesini konu etmektedir. İlk tövbesi Allah’ın zatını görmek istemesi sonucundaki pişmanlığını ifade eden tövbedir. Bu durum ayetlerde etkileyici bir şekilde anlatılır. “Musa tayin ettiğimiz vakitte (Tûr’a) gelip de Rabbi onunla konuşunca “Rabbim! Bana (kendini) göster; seni göreyim!” dedi. (Rabbi): “Sen beni asla göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse sen de beni göreceksin!” buyurdu. Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti, Musa da baygın düştü. Kendine gelince şöyle yakardı: “Seni noksan sıfatlardan uzak tutarım, tövbe edip sana yöneldim. Ben iman edenlerin ilkiyim.” (A’raf 21/143) “سُبْحَانَكَ تُبْتُ اِلَيْكَ” ifadesiyle tövbesini dile getirir.

Musa Peygamberin ikinci tövbesi iman ediyor diye kendi toplumunda olan bir kişiyi haklı görüp o kişiyi korumak isterken iman etmeyen bir kişiyi öldürmesi sonucunda tezahür eder. Kur’an Musa Peygamberin yaşadığı bu durumu ayrıntılı bir şekilde anlatır. “Musa, ahalisinin habersiz olduğu bir sırada şehre girdi. Orada, biri kendi tarafından, diğeri düşman tarafından olan iki adamı birbiriyle dövüşür buldu. Kendi tarafından olanı, düşmana karşı ondan yardım diledi.” Musa da ötekine, bir yumruk vurup ölümüne sebep oldu.” (Kasas, 28/15).

Tefsirlerde Musa Peygamberin toplumu habersizken şehre girdiği ve şehre girdiğinde iki kişinin kavga ettiğini gördüğü bildirilir. Kavga eden kişilerden biri Firavunun adamlarından, diğeri ise İsrailoğullarından biridir. Musa Peygamber kimin haklı, kimin haksız olduğunu araştırmadan kendi toplumundan olan kişiyi korumak için müdahalede bulunur. Maalesef o mücadele sırasında yanlışlıkla Firavunun adamını öldürür. Bir insanı öldürdüğü için çok üzülür ve hemen tövbe eder. “رَبِّ اِنّ۪ي ظَلَمْتُ نَفْس۪ي فَاغْفِرْ ل۪ي; Ey Rabbim! Kendime haksızlık ettim, kendime yakışmayanı yaptım, beni bağışla!” diye niyazda bulunur. Allah da Musa Peygamberi bağışladığını ilan eder. (Kasas 28/16)

  1. Davud Peygamberin Tövbesi̇

Kur’an’da tövbesi anlatılan bir peygamber de Davud Peygamberdir. Davud Peygamberin tövbe serüveni de farklı bir olay sonucunda tezahür eder. “Sana davacıların haberi ulaştı mı? Mâbedin duvarına tırmanıp, Davud’un yanına girmişlerdi de Davud onlardan korkmuştu. “Korkma! Biz birbirine hasım iki davacıyız, aramızda adaletle hükmet, haksızlık etme; bize doğru yolu göster” dediler.  Bu, kardeşimdir. Onun doksan dokuz koyunu var. Benimse bir tek koyunum var. Böyle iken “Onu da bana ver” dedi ve tartışmada beni yendi. Davud dedi ki: “Doğrusu senin bir koyununu kendi koyunlarına katmak istemesiyle sana zulmetmiştir. Gerçekten bir cemiyette yaşayanların çoğu mutlaka birbirlerine haksızlık ediyorlar. Ancak iman edip de salih amel işleyenler başka. Ama onlar da pek az.” Davud, bizim kendisini imtihan ettiğimizi sanmıştı. Hemen Rabbinden mağfiret diledi, rükû ederek yere kapandı, tövbe ile Allah’a yöneldi.” (Sad, 38/21-24).

Tefsirlerde insanlar arasında adaletle hüküm veren Davud Peygamberin yanına aralarında anlaşmazlık olan iki kardeş görünümündeki meleklerin geldiği, Davud Peygamberin yanına hiç beklemediği bir anda geldikleri ve onu korkuttukları ifade edilir. Bu iki kardeş görünümündeki iki melek dönemin hâkimi olan Davud Peygamberden davalı oldukları konuda adaletle hüküm vermesini isterler. Bir başka ifadeyle haklının haksızdan ayrılmasını isterler. Kardeşlerden birinin 99, diğerinin 1 koyunu vardır. Davud Peygamber sadece bir koyunu olan kardeşi dinler, 99 koyunu olan, ekonomik olarak güçlü olan kardeşi dinlemez. 99 koyuna sahip olan kardeşin bir koyunu olan kardeşinin sahip olduğu tek koyunu almak isteyeceğini düşünerek hükmünü verir. “Davud, “Senden, koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle, sana haksızlık etmiştir” diyerek kararını açıklar.

Davud Peygamber zengin olan kişilerin fakirleri ezdiği düşüncesiyle davranır. Bu önyargılı düşünce hataya neden olur. Allah peygamber kulunun hatasını anlaması için imkân lütfeder. Davud Peygamber davalı olanların melek olduğunu, yanlış karar verdiğini anlayınca hemen tövbe eder. Tövbesini hem kelimelerle hem de beden diliyle ortaya koyarcasına secdeye kapanır. Secde eylemiyle tövbe eder. İnsanlara rol model olan bir peygamberin verdiği kararın yanlış olduğunu fark ettiğinde tövbe etmesi yanlışlarda ısrarcı olmamanın ve aktif bir tövbenin nasıl olacağını anlatmaktadır.

  1. Yunus Peygamberin Tövbesi̇

Kur’an’da tövbesi anlatılan peygamberlerden biri Yunus Peygamberdir. Yunus Peygamber kalabalık bir topluma hakikati anlatma görevini ifa etmeye çalışırken toplumunun sürekli olumsuz tepkilerine maruz kalır. En sonunda ülkesini terk etme kararı alır. Kur’an Yunus Peygamberin yaşadıklarını ayrıntılı bir şekilde anlatır. “Hani o, dolu bir gemiye binip kaçmıştı. Gemide olanlarla karşılıklı kura çektiler de kaybedenlerden oldu. Yunus kendini kınayıp dururken onu bir balık yuttu.” (Sâffât, 37/140-142) Yunus Peygamber içine düşmüş olduğu karanlık mekânda hatasını anlar, sabırsız davrandığını fark ederek kendini kınar.

Yunus Peygamber karanlıklar içinde “ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنْتَ سُبْحَانَكَۗ اِنّ۪ي كُنْتُ مِنَ الظَّالِم۪ينَۚ; Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum” diye niyaz eder. (Enbiya 21/87) Kendisine yakışmayan bir eylemde bulunduğunu beyan eder. Allah Yunus Peygamberin tövbesi olan tesbihini kabul edip, onu üzüntüden kurtardığını bildirir. “Bunun üzerine onun duasını kabul ettik ve onu kederden kurtardık” (Enbiya 21/88). Öyle ki bu tesbihle tövbe etmeseydi akıbetinin ne olacağı da bildirilir. “Eğer Allah’ı tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.” (Sâffât, 37/143-144). Yunus Peygamberi karanlıklarda bırakan hatası tövbesiyle aydınlıklara çıkar.

Netice itibariyle insanlığa rol model olan peygamberler de hayatlarında hatalar yapmışlardır. Bu hatalardan tövbe ederek hatalı davranıldığında nasıl bir duruş sergileneceğine dair örneklik teşkil etmektedirler. Her peygamber kendi fıtratına göre hatalara karşı bir tövbe duruşu ortaya koymaktadır. Kur’an’da peygamberlerin hatalarının ve nasıl tövbe ettiklerinin anlatılması insanlık için bir muştudur, bir umuttur. Hiç kimsenin Kuddüs yani günahlardan, hatalardan uzak olma sıfatı yoktur. Bu sıfat sadece Allah’a aittir. Kuddüs olan Allah Kur’an’da peygamberlerin hataları ile olan ilişkilerini nasıl düzenlediklerini açıklayarak doğru davranmanın yollarını peygamberlerin hayatları üzerinden göstermektedir. Peygamberlerin yaptıkları hatalardan hemen tövbe etmeleri, aktif tövbe ile hatalarından dönebilmeleri hakikate yönelme bilinci vermektedir.

Modern İnsanın Tövbe İhtiyacı

21. yüzyıl tüketim endeksli ve dijital merkezli bir hayat anlayışı sunmaktadır. Bu hayat anlayışında haz, hız ve görünme ön plandadır. Bireyci, modern ve postmodern yaklaşımların etkisiyle birey kutsanmakta ve her istediğini yaparak mutlu olacağı, özgürleşeceği düşüncesi dayatılmaktadır. Birey bir yandan kutsanırken bir yandan da sürekli fiziksel, psikolojik ve ekonomik olarak eksik hissettirilmektedir. Kutsanma ve eksiklik duygularını tatmin için sürekli bir tüketme arzusu oluşturulmaktadır. Böylece var oluşu tüketimine bağlanan birey, vahşi bir kapitalizm arenasında var oluş mücadelesi vermek zorumda kalmaktadır. Özgürlükler tüketim alanına mahkûm edildikçe içgüdüsel arzuların tatmini öncelenmektedir. Öz-değerini modern dünyanın belirlediği biçimlerde arayan birey kâmil olmanın değil hazlarının peşine düşmektedir.

Sosyal medya ile birlikte sahip olunan dünyanın her köşesinden hayatlara şahit olabilme imkânı, bilinçli-bilinçsiz her türlü paylaşım tasavvurları etkilemektedir. Günde ortalama 3 ile 5 saat sosyal medyada zaman geçiren birey sosyal medyanın sunduğu hayat tasavvuru ile hayat anlayışı geliştirmektedir. Sosyal medya platformlarında yararlı paylaşımların dışında ahlâki ya da gayri ahlâki olup olmadığına bakılmaksızın paylaşılan her görsel, her video iman ve ahlâk alanını daralmaktadır.

Artık yapılan hatalar, günahlar hata ya da günah olarak kabul edilmemektedir. Öyle ki daha fazla beğeni alabilmek için her türlü eylem mubah görülmektedir. Her türlü eylemin mubah kabul edildiği bu ortamda pişmanlık duymak, tövbe etmek gibi insanı insan yapan eylemler işlevini dolayısıyla da anlamını kaybetmektedir.

Medya ve sosyal medyanın sunduğu hayat tarzı ve anlayışı modern çağ insanını tövbe eyleminden uzaklaştırmaktadır. Hatalardan, günahlardan pişman olup bunu sadece kendine ve Allah’a itiraf ederek değişme gayretini içeren tövbe, yerini “modern itiraflar” adı altında her türlü ahlâki ya da gayri ahlâki söylem ve eylemin açıkça ortaya dökülerek kabullenilmesi ve meşrulaştırılması anlayışına bırakmaktadır. Tövbe gibi insanı insan yapan bir eylem modern insanın hayatında yer almamaktadır. Tövbe eyleminden uzaklaşıldıkça doğru-yanlış, güzel-çirkin her eylem ahlâkilik kriterleri içerisinde değerlendirilmektedir. Artık ahlâk kişisel bir zemine taşınarak “Ben yapıyorsam ahlâkidir” anlayışı yaygınlaşmaktadır. Bu perspektif merhamet, mahremiyet, yardımseverlik, cömertlik gibi birçok değerin davranışsal boyutta yaşanmasına engel olmaktadır.

Tövbe, insanın hakikate yönelik yaşayabilmesi için önem arz etmektedir. Samimi ve kararlı bir şekilde sürekliliği olan tövbeler farkındalığı artıran, insanı insan-ı kâmil noktasına taşıyan eylemlerdir. Tüm günahların, hataların görsellerle ortaya döküldüğü, dijital ekranlardan seyredildiği günümüz dünyasında insanlık tövbe eylemine daha çok ihtiyaç duymaktadır. Tövbe eyleminden uzaklaştıkça insanlıktan uzaklaşmaktayız. Tövbeden uzaklaşmamız da dahil olmak üzere yaptığımız tüm hatalar işlediğimiz tüm günahlar için nasuh tövbeler etmeli ve sadece kendi kurtuluşumuz için değil insanlığın selameti için de tövbe farkındalığına ihtiyacımız olduğunu bilmeliyiz.

Tövbe neydi?

Tövbe; bir şeyden geri dönmek, dönüş yapmak, yönelmek demekti. Hatalardan, günahlardan dönerek Allah’a yönelişin eylemsel bir ifadesiydi.

Tövbe kişinin kendisini değerlendirme eylemiydi. Tövbe söylem ve eylemlerin objektif bir şekilde değerlendirebilmesiydi. Öyle ki kişinin kendisiyle karşılaşması ve kendisinin tüm yanlışlarını ortaya koyarak doğruya yönelebilmesi anlamına gelmekteydi.

Tövbe öz-eleştiri yapabilme yetkinliği idi. Kişinin kendi kendisini eleştirebilmesi ve olumlu-olumsuz davranışlarının kök duygularını görebilme faaliyetiydi.

Tövbe bir farkındalık eylemiydi. İçsel zeminde “Ben kendimin farkındayım. Kendi hatalarımı görebilecek farkındalık düzeyine sahibim ve bu hatalardan dönebilecek irade gücümü kullanabilirim” diyebilmenin tezahürüydü.

Tövbe bir özgürlük manifestosuydu.

İçsel bir bildiriydi. Kişinin kendi içsel aleminde kendisine yaptığı bir manifestoydu. Günah yüklerinden, hataların ağırlığından özgürleşmenin bildirisiydi…

Tövbe ile ilgili hatırlamamız gereken bir notu zihin ve gönül ajandamıza yazalım. Böylece tövbe ettiğimiz zaman hakiki bir özgürlük boyutuna ulaşacağımızın farkında olabilelim.

Tövbe insanın ontolojik serüveninde

bir özgürlük manifestosudur.

Özgürlük özü gürleştirmek, kuvvetlendirmekse her tövbe de içsel gücümüzü arttıran bir imkân-ı ilahidir. İnsana göklerden verilen bu imkân onun köklerden göklere yönelebilmesi içindir.  Selam olsun eylemlerini vahiy çizgisinde değerlendirebilenlere…

 Selam olsun yaptığı hatalardan pişmanlık duyabilenlere…

Selam olsun pişmanlık duyduğu eylemlere tövbe edebilenlere…

Selam olsun tövbe edebilme cesareti gösterenlere…

Selam olsun tövbeyi içselleştirebilenlere…

Selam olsun tövbeyi nasuh tövbe eyleyebilenlere…

Selam olsun tövbe ile kalplerindeki pası silebilenlere…

Selam olsun tövbe ile özgürleşebilenlere…

Bunları da sevebilirsiniz